Der ki
Fuzuli;
"Dünyaya ümit tutmak olmaz; asla ölümü unutmak olmaz."
Evet, umudum karantina günleri, bu
yazacaklarım da olsun karantina günlükleri, bence çok şey fark etmeyecek maksat
olsun muhabbet.
Tam olarak da bu galiba, unuttuk;
muhabbeti, dinlemeyi, doğru sözü, ahlakı. Edep kendine kılık bulmuş; dilinde
Allah, kalbinde fenalık olanların nezdinde. Ben ayıp kelimesini bu kadar
derinden anlamamıştım, şu yaşıma dek, ayıp susmak değilmiş! Doğru sözü doğru
zamanda söyleyememekmiş. Çok idare ettik birbirimizi, dürüst olmaktan korktuk, sosyal
medyalardan laflar soktuk, yüz yüze gelince can ciğer, arkadan şeytanın ikinci
şubesi olduk. Aldattık, aldandık dedik. Yalan söyledik, kılıflar uydurduk.
Mağdur edip, mağduru oynadık. Delilik moda diye ağzımızın ayarını bozduk. Fakat
biz hep masum taraftık.
Uslanmadık; tükendik, tükettik,
aslımızı-astarımızı şaşırdık, ar damarımızı çatlattık, kanını zulme akıttık. Az
birazdan çok hakkettik mi hak ettik. Hep beraber çıktık mı yoldan çıktık. Kaç
zaman önce elini koyup başına düşündün, kendinden bir başkasına kalp ağrısı
olup olmadığını, kaç kere düşündün girdiğin günahları, incittiğin insanları. Bu
dinsel bir yazı değil, tinsel bir dokunuş varsa bir an düşünmek isteyen bir
takım insanlar için.
Bir ara ölmek istiyorum diye
naralar atanlar vardı, hayatından şikayet edenler, ailesinden nefret edenler,
çocuklarını terk etmek isteyenler, kocalarını aldatanlar, karılarını dövenler
söz konusu ölüm olunca ve dünyayı sarınca, herkes de bir yaşamak tutkusu
sezdim. Meğer yaşamak ne güzel şeymiş.
Fakat ölümde hak değil mi? Doğmak
kadar, büyümek kadar, yaşamak kadar...
Toprak da biz değil miyiz? Güzel
değil midir altı da üstü kadar!
Unutmak böyle olsa gerek...
Bizden başka canlılarında yaşam
hakları vardı en son dünya üzerinde, hepimizin birbirine ihtiyacı vardı yaşamak
için. Ormanlar yakılmıştı rant için, hayvanlara tecavüz eden yaratıklar kaldı
sokaklarda cezasız, üstelik çocuklara yapılan istismarlar da vardı üstü
kapatılan! Acaba cezalandırılıyor muyuz hep beraber?
Söz konusu ölüm olunca nasıl
boşaldı sokaklar?
Eee boşuna dememişler Allah'ın
elinde sopası yok diye!
Hayvanı da, ormanı da, ağacı da,
bitkiyi de yaratan değil miydi Yaradan!
Eline kutsal kitabı alan nutuk
çekip din üzerinden hepimizi aforoz etmemiş miydi?
Çocuk evlilikler dinen normal değil
miydi?
Onlarca kadına şiddet erkeğin
görevi gibi resmedilmemiş miydi?
Dünyayı dünyada cehenneme
çevirenlerindir bu ceza!
Ahlaksız kadınların, hudut bilmez
adamların ve sapıklarındır bu ceza, kandıranların ve dolandıranlarındır bu
korku!
Karantina da düşünebilmek, bu
sınavdan ana fikri çıkarabilmek olacak asıl mesele.
Umarım.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.
Der ki
Fuzuli;
"Dünyaya ümit tutmak olmaz; asla ölümü unutmak olmaz."
Evet, umudum karantina günleri, bu
yazacaklarım da olsun karantina günlükleri, bence çok şey fark etmeyecek maksat
olsun muhabbet.
Tam olarak da bu galiba, unuttuk;
muhabbeti, dinlemeyi, doğru sözü, ahlakı. Edep kendine kılık bulmuş; dilinde
Allah, kalbinde fenalık olanların nezdinde. Ben ayıp kelimesini bu kadar
derinden anlamamıştım, şu yaşıma dek, ayıp susmak değilmiş! Doğru sözü doğru
zamanda söyleyememekmiş. Çok idare ettik birbirimizi, dürüst olmaktan korktuk, sosyal
medyalardan laflar soktuk, yüz yüze gelince can ciğer, arkadan şeytanın ikinci
şubesi olduk. Aldattık, aldandık dedik. Yalan söyledik, kılıflar uydurduk.
Mağdur edip, mağduru oynadık. Delilik moda diye ağzımızın ayarını bozduk. Fakat
biz hep masum taraftık.
Uslanmadık; tükendik, tükettik,
aslımızı-astarımızı şaşırdık, ar damarımızı çatlattık, kanını zulme akıttık. Az
birazdan çok hakkettik mi hak ettik. Hep beraber çıktık mı yoldan çıktık. Kaç
zaman önce elini koyup başına düşündün, kendinden bir başkasına kalp ağrısı
olup olmadığını, kaç kere düşündün girdiğin günahları, incittiğin insanları. Bu
dinsel bir yazı değil, tinsel bir dokunuş varsa bir an düşünmek isteyen bir
takım insanlar için.
Bir ara ölmek istiyorum diye
naralar atanlar vardı, hayatından şikayet edenler, ailesinden nefret edenler,
çocuklarını terk etmek isteyenler, kocalarını aldatanlar, karılarını dövenler
söz konusu ölüm olunca ve dünyayı sarınca, herkes de bir yaşamak tutkusu
sezdim. Meğer yaşamak ne güzel şeymiş.
Fakat ölümde hak değil mi? Doğmak
kadar, büyümek kadar, yaşamak kadar...
Toprak da biz değil miyiz? Güzel
değil midir altı da üstü kadar!
Unutmak böyle olsa gerek...
Bizden başka canlılarında yaşam
hakları vardı en son dünya üzerinde, hepimizin birbirine ihtiyacı vardı yaşamak
için. Ormanlar yakılmıştı rant için, hayvanlara tecavüz eden yaratıklar kaldı
sokaklarda cezasız, üstelik çocuklara yapılan istismarlar da vardı üstü
kapatılan! Acaba cezalandırılıyor muyuz hep beraber?
Söz konusu ölüm olunca nasıl
boşaldı sokaklar?
Eee boşuna dememişler Allah'ın
elinde sopası yok diye!
Hayvanı da, ormanı da, ağacı da,
bitkiyi de yaratan değil miydi Yaradan!
Eline kutsal kitabı alan nutuk
çekip din üzerinden hepimizi aforoz etmemiş miydi?
Çocuk evlilikler dinen normal değil
miydi?
Onlarca kadına şiddet erkeğin
görevi gibi resmedilmemiş miydi?
Dünyayı dünyada cehenneme
çevirenlerindir bu ceza!
Ahlaksız kadınların, hudut bilmez
adamların ve sapıklarındır bu ceza, kandıranların ve dolandıranlarındır bu
korku!
Karantina da düşünebilmek, bu
sınavdan ana fikri çıkarabilmek olacak asıl mesele.
Umarım.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.
0 Yorumlar