Öyle bir dünyadan sesleneceğim ki size bugün, belki hep
oradaydınız belki de hiç duymadınız. Öyle bir Cumhuriyet’in ortasından gelecek
ki sözcükler, belki de ilk defa başka bir mananın ortasında bulacaksınız
kendinizi. Kelimeleri anlayacaksınız, kelimelerin kendine bile yetmeyişini…
Şiir, adını söylerken bile birkaç mısra düşer gibi
dudaklarınızın arasından avuçlarınıza, elinizde kalem olsa o an tutamayıp
yazacakmışsınız gibi düşmeden mısralar yerlere. İnsanlık tarihi kadar eski ve
medeniyetler boyu bilge ve yaşlı. Evet, konumuz şiir. Fakat bu defa öyle
alelade değil, meselemiz bir “ÇİKOS MONDİKOS” meselesi.
Çikos en yakın manası ile İspanyolca ’da “küçük”, Kürtçe ’de
ise “ne kadar” gibi anlamlar taşıyordu, ben de küçük olanı attım cebe. Mondikos
ile ilgili çok bir sonuç elde edemesem de, Yunanca kosmos kelimesine çağrışım
yaptığını düşündüğüm için çevirisini “Küçük Dünya” olarak yaptım. Kitabın
kapağı ile de uyumlu olduğu kanaatindeyim. Sonuçta her şeyde bir mana aramak gibi
sorunlarım olduğu doğrudur. Fakat egzotik ve güzel olan kısmı kendi ismi deyip
çok uzatmadan fikirlerimi burada sonlandırıyorum. Burada ki konumuz olan
yıldızımız ve Yazarımız Cihan Fırat’ın
o eşsiz dünyasına yolculuğa çıkıyoruz.
Ben kitabı okurken içime yerleşen garip duyguların esiri
oldum. İnce ince içime işleyen kelimelerin bütünselliğinin derinlerimde bir
yerlere dokunuşunu izledim. Duygusal, düşünsel
ve imgesel anlatımıyla beni götürdüğü o yerlerde seyahat etmek çok
heyecanlıydı. Maksat da bu değil midir? Bir gün bir kitap okursunuz, sizi çok
özlediğiniz ya da acı çektiğiniz veyahut çok mutlu olduğunuz bir ana taşır, o
anı size yaşatan yazarla duygudaş olur ve görünmez bir bağ kurarsınız. Sanırım
ben de aynı hisle bir bağ kurdum. Çikos benim için küçük bir çocuğun tasviri
oldu ve ben bir an için Çikos oldum. Benim şairlerim vardır, en sevdiklerim,
beni en iyi anlayanlar ve aynı zaman diliminde yaşamışız hissi ile beni içine
çeken şairlerim. Cihan Fırat’da o
şairler listesine girmiş olabilir. Bir acıyı anlatırken aynı acıyı yaşatmak,
bir sevinci aktarırken aynı frekansı okuyucuya yüklemek zor iştir vesselam.
Yapmış adam bize anca tebrik etmek düşer.
“Şiir duyguların cumhuriyetidir, kelimeler ise başkentidir”
demiştim bir gün ve yine aynı cümleyi bugün bu sayfada Cihan Fırat için kurmak istiyorum. Felsefesi olan insanları
seviyorum, şiir de bunun için muhteşem bir alan. Duygularınızı istediğiniz
biçimde anlatabilir, Divan Edebiyatı kurallarına ve dört dörtlük tavrına ve
nizamına aykırı davranabilirsiniz. Kelimeler siz nasıl istiyorsanız oraya
evirilebilir. Çikos Mondikos kitabında
Cihan Fırat, sade ve akıcı bir dille karmaşık duyguları ve düşünceleri o kadar
güzel ifade etmeyi başarmış ki. Okudukça içime çekildim, içime çekildikçe
kitaba çekildim. Bu döngü kitabı bitirdikten birkaç gün sonra geçiyor, merak
etmeyin. Etkisi güzel.
Yazımı Cihan Fırat’ın
Çikos Mondikos kitabından küçük bir alıntı ile bitiriyorum.
“Geldim parmak uçlarımın üzerinde.
Masada kalemim, gölgesinde kaybolmuş ışığım,
Gerisinde kalan o suretin.
Sessizce dayadım elimi soğuk duvara,
Yüzümü avuçlarımın arasına aldım.”
…
Böyle bir dönemde karmakarışık duygularımızın ve donuklaşan
ruhumuzun canlılığı için, belki de kendinizi ve duygularınızı yeniden
hatırlamak için, bu muhteşem şiirin devamı ve daha fazlası için buraya tıklayarak kitabı satın
alabilirsiniz.
0 Yorumlar