TENKİT ZAMANI



Nerede kalmıştık?  Hatırladım!

Hayatlarımızı boşaltmamız lazım demiştim, bağnazlıkla bitirmiştim. O zaman bütün bunlar için tenkit zamanı. 

Zamanı zamana bırakıp, yaşamak gibi derin bir felsefenin içine bırakıyorum hepinizi, düşünmek gibi sağlam bir özelliğimiz var sonuçta. Her gün bir başka duyguyla, bir başka düşünceyle bambaşka olgularla evriliyoruz, bir gün muhakkak kendimizi bulacağız bir yerlerde.

Hayatımızda olan biten hiçbir şeyin farkına varamıyoruz bazen, kimleri ne için dinlediğimizi bile algılayamadığımız anlar oluyor,  peki bu “kimler” kim ve neden hayatımızdalar üstelik neden dinliyoruz?

Bu konu hakkında uzunca süre düşündüm, fazlaca zamanımı aldı açıkçası fakat vardığım sonuç ve uyguladığım yöntem, üzerimden tonlarca yükü alıp hayatımı hafifletti.

Bir gün oturdum ve kalbimdeki ağırlığın sebebini düşündüm ki bunu düşünmeden yaklaşık bir iki saat önce bir arkadaşımın, hiç etik olmayan yaşamından kesitler dinlemiştim. Kalbimdeki ağırlığın bununla ne ilgisi olabilirdi ki, çok saçma aklına bile gelmez insanın çünkü onun hayatı onun hataları bana ne oluyor? Benim kalbimin bu konuyla derdi ne olabilirdi ki? Kalbim bana bir şey anlatmaya çalışıyor fakat ben kalbimin sesini bu konuda pek dikkate almadığımı fark ettim. Ya ben abartıyorum, ya da kalbim gerçekten beynimden önce uyanmış ve beni uyarıyordu. Yaşamıma baktım gayet mutluyum herhangi bir sorunum yok. Peki, şimdi bu olağanüstü durum da ne?

Doğruluğuna inandığımız bir yaşamın peşindeysek, üstelik etik çerçevede kendimize düz ve yalın bir güzergah seçmişsek, sevgili evren bu yönde yörüngenin şaşmasına pek izin vermiyor. O muazzam enerji her yerde, şu pozitif ve negatif dediğimiz akımın tam olarak kendisiyiz. Düşüncelerimiz, konuşmalarımız, ifade şeklimiz, tavrımız, tutumumuz, yaşam şeklimiz, seçtiğimiz kelimeler kesinlikle bizim auramızı oluşturuyor. Bu söz konusu elektromanyetik alan tam olarak bizlerin dışavurumunu da ifade ediyor. Tabi bu bambaşka bir konu ama aslında bütün konun özü de bu enerji alanına geliyor.

Bütün bunları beynimde çılgınca değerlendirmeye alırken bir süre inzivaya çekilip mevcutta sık görüştüğüm kimseyle görüşmeme kararı aldım. Kararım İsabetli ve yerindeydi, kalbimi dinlemem gerekiyordu. Sorunun kaynağına inmem için her yöntemi denemek şarttı.

İnzivada fark ettim ki, kendimle kalınca kalbimde hiçbir ağırlık yok! Ağırlığın sebebi, insanların elektromanyetik alanıma tecavüz etmesiymiş. Olumlu düşünce dediğimiz pozitif akımı yıllardır bünyesine ve bütün düşüncelerine empoze etmiş biri olarak, negatif çekimli insanların yaydıkları enerji ile manyetik alanım savaşırken minnak kalbim yoruluyormuş. İnanabiliyor musunuz, bunu keşfedince artık eskisi gibi olamadığımı fark ettim. Şimdi, aman onu bizde biliyoruz diyenleriniz olacaktır, bende biliyordum fakat bilmek fiili eyleme dönüşünce devrim gerçekleşiyor, insan evrimleşiyor. Biraz cümle üzerinde düşünürseniz aslında hepsinin aynı şeyi tekrarlayan bir bütünlük olduğunu da fark edersiniz. Bence siz onu da biliyorsunuzdur zaten.

İnsanlar, ah biz insanlar, konuşmaya gelince her bir şeyleri biliyoruz da eyleme geçerken fazlasıyla korkağız! Kaybetmekten korkuyoruz yanlışlarımızı bile, çok zavallı bir durum düşününce.

Söz konusuna gelince, hayatımızda her gün dinlediğimiz insanların yanlışları ve o yanlışların yaydığı enerji (o yanlışlar size ait olmasa bile) konuya bizi de ortak ediyor. Artık karanlık dünyalarının bir parçası haline geliyoruz. Doğruluk yanılsama, fakat gerçek özgürlüktür. Bir olayın gerçeğini duyduğunuzda sizin doğrunuza eşdeğer gelmiyorsa ortada sizin etik kavramınıza uymayan bir tezatlık var demektir, işte bu da kalbinizi yoruyor. Etki alanlarına giriyorsunuz ve hayatınızın olumsuzluklar silsilesi, dinende bereketsizlik denebilecek o sürece giriyorsunuz. Tüm işleriniz ters gidiyor ve daha agresif tutumlar sergiliyorsunuz. Çünkü manyetik alanınız çok yüksek ve güçlü değilse negatif çekimli başka bir elektromanyetik alanın etkisinde kayboluyor, negatif kazanıyor.

Hayatınıza doğru insanları seçin, sürekli hata yapan, sürekli hayatından şikayet eden, yanlışa meyilli, çok negatif, olayları sürekli kötümser tarafından yorumlayan ve etik olmayan davranışları çok kez tekrarlayan insanları kaybetmekten korkmayın. En sevdiğim tek kalem kuralını uygulayın, yani tek kalemde üzerini çizin açıklama bile yapmanıza gerek yok (en azından ben yapmıyorum) silin gitsin hayatınızın her alanından, sosyal medya hesaplarınızdan dahi.

Cesur olun, hayatınızda kaybedeceğiniz tek şey bu tip insanlar olsun. Auranızı temizleyebilin ki yüksek auralı, pozitif ve sizi mutlu eden insanlar yaşamınıza dahil olabilsin.

Bir şekilde hepimiz belirli dönemlerde kahramanlıkları severiz, insanlara yardım etmek, onları dönüştürmek bizleri mutlu edebilir ya da egomuzu bu karışık bir denklem fakat bazen herkesi kendi haline bırakmak en doğru seçimdir. Yanlış yapan birine doğrusunu anlatmak bazen zordur, size yanlış gelen karşı tarafın doğrusu ise buna çoktan kılıflar bulmuştur ve savunacaktır kendini. Sürekli yaşamından şikayet eden birine, yarının bugünden daha güzel bir gün olacağını anlatamazsınız ya da sahip olduklarıyla mutlu olabileceğini öğretemezsiniz o bunun seçimidir. Olayları sürekli kötü tarafından değerlendiren, ön yargılarla dolu birine yanlış taraftan baktığını kabul ettiremezsiniz, onun gözleri her taraftan aynı şeyi görür. Sürekli aynı hatayı yapan birine hamleni değiştir diyemezsin, o yaptığı hatanın kaderi olduğuna inanmıştır. Bizler elbette birilerine yol göstermeliyiz, umut olmalıyız hatta gelişime ve değişime hazır insanları dönüştürebiliriz de fakat buna asla yanıt vermeyen insanları kendi hallerine ve kendi kaderlerine bırakmak zorundayız. Hayatlarından çıkmalıyız, onların manyetik alanlarından kurtulmayız. Sanırım bu konuda kendimizi de tenkit etmemiz gerekecek.

Can Yücel’in de dediği gibi “OLMUYORSA ZORLAMAYACAKSIN” !

Kalbe yük, ömre yük olanlar yaşadıklarımızdan da ziyade insanlardır, bizler enerjinin ta kendisiyiz ve manyetik alanlarımıza zarar veren düşünceye sahip ya da enerjiye sahip insanlar bizlere hep ağır gelecek.

Yaşamınızdaki insanları gözden geçirin hayatlarını kendinizce tenkit edin, kendi hayatlarınızı da. Seçimlerinizi doğrularınıza uygun kriterlerde yapın, çünkü gerçeği değiştiremezsiniz. Düşünceleriniz, mantığınız, kalbiniz, doğrularınız ve gerçekler bir yerlerde entegrasyon sağlayamadığı zaman ruhunuzu hasta eder. Hasta bir ruh bedeni çürütür.

 Sevgilerimle...









Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Bu güzel bilgilendirici yazı için çok teşekkür ederim tam zamanında geldi kalbime 💜

    YanıtlaSil
  2. İyi gelmesine çok sevindim, çok teşekkür ederim <3

    YanıtlaSil