Çok sevdiğim bir kitabın ön sözünde hayatımı özetleyen o
cümleyi yakalamış gibi mutlu ve muhlis bir sevinç içimdeki, doğru bir seçim
yapmış olmanın hazzı belki de.
Yıllarca ruhuma açtığım savaşta mantığımın provoke halinde
olmasından ve bütün bu anlamsızlıkta kendimi olduğum gibi kabul etmiş olmamdan
şikayetçi olan düzenin tam ortasında kendimleyim. Üçüncü şahısların ve bilumum insanların ve de
konuyu fazlaca abartıp kalıplarda kendini doğru zannedenlerin komikliğine hala
gülerim. Sanırım bunu ben istemedim tüm bunların saçma gelmesi kesinlikle
babamın suçu ya da annemin de olabilir.
Uzun ve karmaşık cümleleri seviyor olmamda tek başıma benim
suçum değil. Bu bir insanlık suçu, bende istemezdim cehaletiyle mutlu
insanların ortasında onları anlayamamayı. Fikirlerin bile illegalleştirildiği yerde
özgürlüğümün parmak uçlarımın arasından kayıp gidişini seyreder oldum. Kurduğum her cümlenin ahlak yasanıza uygun
olup olmadığını tartarak tüketilmiş bir ömrü kabul etmemem de bir özgürlük
sayılabilirdi, taşlanmasaydım. Manipüle
olmaya çoktan hazır bir toplumun ortasında sürekli benlik savaşı vermek ve bu
hayat benim deme özgürlüğüyle, bu hayat benimmiş gibi yaşayamamak ironisi üzerinde
yıllarca kalıp milyonlarca saçmalık kombinasyonları oluşturabilirim. Üretiyor
olmam ve sanata - sanatmışçasına ya da sanatı - sanatın kendisi gibi sevmeye
mecbur edilmeden seviyor oluşumla o toplumun bir parçası olmayı da ben tercih
etmedim ya da ettim ne fark eder. Sonuçta ayrı dünyaların insanları
olamayışımızla rastlaşıyorum her gün, her zaman, her adım atışımda.
Üstelik kimseden şikayetçi de değilim, alışmış olmamla
ilgili sanıyorum fakat bir seçenek sunsalardı bana, kesinlikle değişiminizi ve
dönüşümünüzü seçerdim. Bunu kendim için değil, mutluluğun aslında ne olduğunu tadabilin
diye sizin için isterdim. Eski
kitapların küf kokularını ciğerinize kadar çektiğinizde yaşamda var olmanın
hissini tadın isterdim tek tek, her birinizin. En basit kuralıyla ifade
biçimlerinizin biçimlenmiş olması gibi, kendini ifade etmenin dar kalıplara
girmediği özgürlükle. Beğenme ve beğendirme kaygısı yaşamadan, bedenini
severek, yaşamını ve şartlarını kabul etmişliğinle. Ön yargılarınızı yıkmak
isterdim, bir bebeğin gazını çıkartması doğallıyla tüm birikmişliklerinizi
dökün isterdim, gizlisi saklısı olmadan, korkmadan ve çekinmeden, ne isem neyim
özgürlüğüyle.
Bütün bunlar da benim
Ütopyam.
Dünya da verdiğim en büyük savaş; İnsanlar, yaşamlar, ifadeler, karakterler,
kişilikler…
Kimse kimsenin kuyruğuna basmasın ve gerçekten iyiliğin adı
kadar kendi de var olsun. Merhaba
dediğim her insanın, bir merhabası olmalı ve de herkesin birbirine verebilecek
bir parça sevgisi.
Ben her şeye rağmen mutluyum daha ön sözünde hayatıma değen cümleyi
bulduğum kitabı seçmiş olmaktan. Siz de bulun inşallah. Bu da benim menkıbem.
Sevgilerle…
0 Yorumlar