Bir Anlamı Olmalı



Pek bir müptezel tanıdığım insanların birçoğu, çok anlam verdiğim ve anlamsızca değer kaybeden bir grup müptezel. Ben şimdi bir şeyler söylesem hakaret mi olur ya da her zaman ki gibi susup kalbi kırılmasın diye geri mi durmalıyım? Sevgi temeli yıkık olan insanların saldırı biçimleri benim tanıdığım bir şey değil, anladığımda sevgisiz ve ilgisiz olduklarını geri duruyorum. Bir açıklama beklemeden ve yapmadan, çok dinlediğim için belki de hiç duymak istemiyorum. Ben sevgisiz insanları nerede görsem tanırım, çevremde tanıdığım çok insan temelde sevgi yoksunu.  Ben çok sevildim ve sevgi dolu gözleri nerede görsem tanırım. Biri bana seni çok seviyorum dediğinde, anlarım doğru mu yalan mı? İnsanlar hem müptezel, hem riyakar, hem de sahtekar olmuşlar öyle değil mi?


Bir yolu olmalı insanın, bilmeli biraz da varmak istediği yeri, hayat savurdukça o hedefleri değiştirsin ama bilmiş olsun biraz ya da ne bileyim yolunu seçsin yeniden bir rota oluştursun, varmak istediği bir nokta olsun. Yok ki. Ben kimi tanısam hep bir “yok”luk içinde. Hep bir arayış hiçbir bulamayış içinde. Aramak güzel de neyi aradığını bildiğinde. Ben kime dokunsam kafası karışıktı, kime yönünü göstermek istesem gitti ve mutlu olunca da kalbimden ısırdı. Farklı bir saldırı biçimi fakat ben mücadelenin bu yönünü hiç bilmiyorum ki. Sevgisiz bir insanın kalbiyle nasıl mücadele edilir ki? Sevgisiz bir çocuğu sevdiğinde mutlu olur, o da seni sever, sevgisiz bir yetişkini çok sevmekse çoğu zaman tehlikeli oluyormuş. Ben çok sevince çok mutlu olur iyi olur insanlar zannederdim. 

Yok öyle değilmiş.

Bir anlamı olmalı yaşananların, tavırların, tepkilerin, söylemlerin, hikayelerin fakat bir anlamı yok (muş) gibi hiç yaşanmışlık yok (muş) gibi fütursuzca yaşayanlarına denk getirdi hayat beni. Biraz korkum olmasa kırıp dökmekten, sonrasında bir daha hiç toplayamamaktan, yüzlerine çarpmak isterdim sevgisizliklerini. Uzun uzun dinlediğim ve sevmediğim dertlerini, ilişkilerini, hayatlarındaki insanlarla ilgili yorumlarını, ahlakla ilişkilendiremediğim tercihlerini tokat gibi çarpmak isterdim, şayet içimde beni durduran bir vicdan muhakemesi olmasaydı. Bana hesap sorma hakkına sahip zannettiği için kendini haklı zanneden dostuma, herkese susup bana çözülen dilinin hesabını sormak isterdim. Ben kırılan kalbin hesabını verememekten korktuğum için susmayı sevdim. Kimseyi kırmadan, dökmeden kendi kabıma çekilmeyi tercih ettim. Haddini aşan kimsenin yüzüne “sende bunu söylemişsin”, “bunu yapmışsın” demek benim hamurumun içine dahil edilmediği için belki de hayatımın her alanından silmeyi öğrendim. Çatlak kaptan sızan suyun çiçeklendirdiğine inanmak ütopyasından vazgeçtim. Ben sadece bir anlamı olsun istedim hikayelerin, söylemlerin, anlamların, yaşanmışlıkların.

İnsanlar pek müptezel ben müşfik olanlarını sevdim.

 


Yorum Gönder

0 Yorumlar