Pilavdan dönenin kaşığı kırılmadı ne hikmetse, halbuki bize kırılır demişlerdi. Ayrıca dostların gökyüzündeki yıldızlara benzediği yalanını bilahare tartışmak isterim. Hani laf ile yürümezdi peynir gemisi, hani arpa eken darı biçmezdi. Nasıl bir dönemin kucağında pışpışlanıyoruz Ah! Cenabı Hak’ta bir senaryomuz vardı, herkesin yazısı çizisi belliydi iyi kötü, sonra ipin ucu bir kaçtı tuluatçıyız şimdi hepimiz. Fikrim ilen zikrim arasında artık bağ kuramıyorum, denklem bozuklukları var siz düşünün. Durum vahim!
Balık baştan koktu biz çürüdük. Fiyaskosu o ya biz ölünce mortoyu
çekiyoruz, yattığımız yer bamya tarlası, kallaviler gidince Zincirlikuyu mezarlığı.
Ölümüz bile denk düşmüyor, biz ceset oluyoruz falancı merhum cenaze “şakası yok
gitti işte”. Gelmişim, geçmişim, geleceğim, anım, dakikam saniyem andaval
anaforcular tarafından hüüpleniyor, ben kulak arkamı göstermek suretiylen yer
tarifi yapıyorum. Sormayın bre dostlar anamı da alıp cadde tutasım var fakat
ülke yanıyor, dış dünyanın kapılarına yanaşmak ne mümkün! Canımıza ezan
okudular, babamıza rahmet al bir de buradan yak demekten başka yok çaremiz.
Gebeş heriflerin sapkın duraklarında üç buçuk atan insan
profili çiziyor yerli ressamlar. Müzisyenler müzik alt yapılarını feryat ve
figan kardeşlerden almaya başladılar. Pozitif yalnızca bir hastalık belirtisi
başımızda… Sadakatsiz(lik) reyting rekorları kırıyor üstelik tam sezonu. Kafa
ütüleyen bir takım havadislerin izlenimini kısıtlayan bir rtük geliştirdim
beynimde, ne varsa biipliyor! Paçozların
ortalığa attığı mantarlardan zehirlenen ahaliye tebessümle kültür mantarını
tavsiye ediyorum. Şiddetle tavsiye tedavülden
kalktığı üçün, global seviyelere erişmek ve de yetişmek mecburiyeti
hissediyorum. Çünkü bizler artık yalnızca tebessümle tavsiye edebiliyoruz. Son
yıllarda şiddeti bir takım organ ve de psikoloji kısmına atadıkları için suç ve
ceza da yer almak istemiyorum.
Ahh…
Gençliğim A’dan Z’ye sabah kuşağı programı gibi, ne zaman ağlayacak ne zaman halay çekecek hiç belli olmuyor. Y kuşaksız Z kuşaklı dedilerdi bilen varsa beni de bildirsin. Yıldız Tilbe’nin ağzı yerleşti beynime sürekli bir damar edebiyatı çekiyor “ben değil geceler sarhoş, el adamım” falan diye uzun uzadıya potpuri halinde cıngıldıyor. İnce belli imam suyu, olgunca bir kavun, bir de beyaz peynir ile selamı çakalım isterdim fakat mostralıktan müebbet yemeyelim şimdi.
Hey gidi zalim zaman;
Adabımuaşerette hesaplaşacağımız çok konu var derken gelen
düzeltmeleri duyar gibiyim “mahşerdir o” diye, ama yok adabımuaşeret bir
medeniyetse o medeniyetlerde alırım façanızı. Edeb-erkan öğretmeye çalışanların
edeplerini kendilerine sır başkasına dır dır olduğu yere kadar gördük biz.
Sınırlarını, çizgilerini, kıyılarını, dillerinin kemiklerini, dizlerinin
bağını, boğazlarının boşluğunu, gözlerinin ferini… Bu da sizin anlayabileceğiniz
dil gibi görünse de anlayamayacağınız bir felsefe içerir. Saygılar bizden.
0 Yorumlar