Aşağıdaki
yazı Mevlana’nın birazdan okuyacağınız sözünden etkilenerek kendime yazdığım
bir iç sorgulamadır. Çünkü insan kendine de kırılır, kendini de sorgulamalıdır.
Sitemimi kendime bir başkasını eleştirir gibi yaptım. İyi okumalar.
Mevlana
der ki; “Ay doğmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati ne güneşte
ne de ay da ara! Gözlerindeki perdeyi arala!”
Güneşin düşmüş yüzünden, ay parçası yüreğin ayaza durmuş,
merhametin yüreğinden cebine, cebinden yoka düşmüş. Kırdığın kalplerin
parçaları cananı deşmiş, canı kanatmış. İsterdim ki vicdanın sağ olsun. Suçlusu
ben değilim şaşan yolunun, sorumlusu ben değilim kırılan onurunun, seni senden yoksun
kılan kendi seçimlerindir. İstemem saçının teline gölge düşsün, istemem
gözünden bir damla yaş dökülsün. Seni bana can kılan Hakkın içimde yeşerttiği
sevgin büyüktür. Sana yazılan yazgının sebebi düşünmeden sarf ettiğin kelimelerin
öcüdür. Seni terk eder bir gün “en” diye
baş tacı ettiklerin, yarası ben de açılır sızlayan yerlerinin. İsterim ki
gözlerinin feri uyansın.
Aynı yerden kırılıp dökülmedik mi? Aynı yollardan geçip
devrilmedik mi? Omuzlayıp yüklerimizi aynı yerden doğuvermedik mi? Kendimizden
eksiltip seni çoğaltmadık mı? Sen ehli ol diye biz beter olmadık mı? Sıra sana
gelince düzen bozuldu. Münasebetsizlik diz boyu oldu, elin cehli akil oldu.
Evimin duvarları yıkıldı, edepsizlik görünür oldu. Pınardan akan suyu kana kana
içtiğin günleri ne çabuk unuttun. Sana verilen değeri çul çaput saydın,
savurdun. Sana altındık, sen teneke uğruna bizi çamura gömdün. Benim değerimden
eksiltmedin de, kendine nasıl kıydın? Fıtratında yoktu senin arsızlık, bir
arsıza bakıp kendini kararttın. Sevgi bir kişilik değildir, bölüşmeyi bilmeyene
kendini adadın.
Azıcık bir zamandı önümüzde duran, sarılmayı bilmedin de
gittin geleceğe bir yürek dolusu pişmanlık hediye ettin. Kızgınlığın kimseye
değil, kendine. Öfken sorgulayamadığın seçimlerine. Ayağın taşa takılsa günah
keçisi seçtin kendine, bir kere silkelenip hayatını etraflıca gözden
geçirmedin. Ben nerede hata yaptım demedin de bir de üstüne geç kalınmış
hikayeler biriktirdin. Aklı olmayanı hayatına bilirkişi ilan ettin. Kendine
faydası olmayandan fayda bilendin. Çıkar ilişkisine dönüşen yapay mutluluğunun
faturasını seni sevenlere kestin. Kirli hesaplarının sana göstereceği bir yol
olmayacak. Işıksız kalırsan bir gün bana gel geçmiş yılların hasretiyle sarılır
aydınlatırım ben seni.
İnsanın kırıldığı yerden sitemi taşıyor. İstedim ki kendi
iraden olsun ve en doğru seçimlerle o “en” kendin ol. Cehaleti fikir sayıp
özünden şaşma. En kıymetli olan sendin, kendini değerli kıl. Bu hayatın bir
başı var bir de sonu, o sona o kadar yakınız ki, keşkelerle dolu cümleler
kurdurmasaydın keşke.
İnsan dönüşüyormuş meğer hayata iki koldan uzanıp binlere,
milyonlara bölünerek. Canhıraş bir telaşla büyüyormuş. İnsan hep çocuk
kalıyormuş içinde bir yerlerde ta ki biri çıkıp hatırlatıncaya dek. Bir alyans
parlaklığında bugün gün ve ben her sabah büyüyerek kalktığım bu evde çocuk
olarak uyanmayı arzuladım. Babamın çatallı sesinden “çay demlendi mi”
cümlesiyle ayılmayı istedim. Annemin telaşla kahvaltıyı hazırlamasını seyretmek
istedim. Ablamın sabahları uykumu bölen tatlı sesiyle işe hazırlanışlarını
özledim. Kardeşimin küçücük ellerini avucumun içinde ısıttığım günlerde kalmış
çocukluğum. Meğer olgunlukmuş insanı dönüştüren, seçimleriymiş. Doğruyu bir kere
görünce her şey kendini yenileyip düzeltiyormuş. Ezberlediğim aklımdan hiç
çıkmayacak en güzel zamanlarıma sevgilerle.
3 Yorumlar
Canımın içi arkadaşım çok güzel bir yazı olmuş kalamine yüreğine sağlık hayatta herzaman istediğimiz gibi olmuyor bazı şeyler sana bazı yoklukları unutturamam ama herzaman yanındayım kardeş gibi arkadaş gibi canımsın
YanıtlaSilİnanılmaz duygulandım, ortak bir içe dönüşümümüz varmış düşüncelerinize kaleminize sağlık çok etkilendim, lütfen siz yazın, değerlenin sizi herkes keşfetmeli
YanıtlaSilAglattınız baska sozum yok emginze saglık
YanıtlaSil